Ana içeriğe atla

Siyaset ve seçim üzerine kısa bir not:

Üçüncü dönemde oylarını artırarak iktidar oluyor akp, tek bir örnek vereceğim; Giresun'da fındıkçıların hali harap, fındık ticaretiyle uğraşan küçük-orta tüccar battı, fındığı işleyen küçük-orta sanayicinin durumu içler acısı, temel müşterisi bu insanlar olan şehir esnafı sallantıda. Yani 9 yıl önce ve 4 yıl önce hangi hayale oy verdilerse hiçbiri tutmadı. Bugün, hala %59 çıkıyorsa, bunda bir hayale kapılmaktan başka bir takım sebepler de, ki buna mezhepsel farklılıkların oy verme kararlarında etkili olması da dahil, aramaya başlamalıyız. En başından beri muhafazakarlık AKP seçmeni için belirleyici denilebilirdi, ama bence bu seçimdeki ağırlığı bundan önceki iki seçime kıyasla çok daha fazla. 2002'de krizi yeni yaşamış bir Türkiye, Irak'a girmek üzere bir ABD gibi iç ve dış faktörlerle, yıpranmış ve iddiası ya da umudu kalmamış siyasi rakiplere karşı kazandı AKP, ki aynı seçimde meclise giren diğer parti olan CHP'nin de 99'da baraj altı bir parti olduğunu hatırlamakta fayda var. 2007'de ise, AKP'nin 2002-2007 dönemi, kriz sonrası sürecin doğal işleyişinin de etkisiyle, ve 2007-2011'e kıyasla halka etkisi çok daha net olan sağlık politikasındaki iyileştirmeler gibi çalışmaların sonucunda, üstelik darbe ya da AKP gibi enteresan bir psikolojik ortamda yine muhafazakarlığa çok da başvurmadan AKP'nin kazanabileceği bir ortamdı. Oysa, kim ne derse desin, AKP'nin 2007-2011 dönemi parlak geçmemiştir. Halk ekonomik açıdan ileri gitmemiş, 2002-2007 döneminin, örneğin sağlık politikasındaki iyileştirmeleri-ki aslında bence sistemsiz değişimlerden ibaretti ve bir çok açıdan sürdürülemezdi ve sürdürülemedi de- geri alınmış durumda, artık vatandaş sağlıkta herşeye para ödüyoruz diye şikayet ediyor örneğin. Eğitim politikası da bu dönemde iyice yapboza döndü. Somut veriler, AKP'nin bu dönemde böylesi bir oy artışını hak edecek ne yaptığını göstermiyor. İçi doldurulamayan, sonuçları öngörülemeyen bir Kürt açılımı çıkışı mesela, AKP'nin 2007-2011 dönemi politikalarının genel özeti gibi adeta. Nihayetinde, 2011 seçimlerinde, bu 4 yıla rağmen oylarını artırarak yine iktidara geliyor AKP. Burada, seçmenin CHP'yi seçmemesi bence AKP'yi seçmesinden daha belirleyici oldu. MHP ve BDP'yi bu tartışmanın dışında tutabiliriz zira ikisi de iktidar alternatifi olmaktan uzaktalar ve zaten belirli bir kitleleri var. Anadolu'nun çoğunluğu, çeşitli sebeplerle CHP'ye soğuk bakıyor, bunda CHP'nin geçmişten gelen marka algısının etkisi var: milli manevi değerlere uzak, adeta düşman. Gerçeklik böyle demiyorum, ama algı böyle en azından. Dolayısıyla, CHP bu algıyı kıramadığı, değiştiremediği sürece halk için sağın alternatifi sağ olmaya devam edecek. Bugün sağda AKP'den başka, ne bileyim mesela ANAP gibi bir parti daha olsaydı AKP önemli miktarda oy kaybı yaşayabilirdi. AKP bu seçimde, icraatleri veya vaatleri ile değil, esasında geleneksel olarak muhafazakar-sağ eğilim taşıyan toplumun CHP'ye oy vermemeyi seçmesiyle de büyük oranda oy almıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

toplumsal hafıza eksikliği

Bilmiyorum hatırlar mısınız, 6 yıl kadar önce bu ülkenin 11 askeri, ABD'nin işgal ettiği Irak'ın kuzeyinde bulunan irtibat bürosundan baskınla alınarak, kafalarına çuval geçirilerek saatlerce alıkonmuştu ABD ordusu tarafından. Aynı bu olaydan 11-12 sene önce ABD'lilerin Muavenet zırhlısını yanlışlıkla vurmaları gibi bu olay da yavaş yavaş toplumumuzun hafızasında arkalara atılmaya, unutulmaya başlıyor. Oysa hatırlayın, stratejik müttefiğimizin, bugün başına getirdiği afroamerikan Obama'yla aynı Clinton döneminde olduğu gibi emperyalizmin tatlı yüzünü harekete geçirmiş ABD'nin Türk ordusunu ne derece aşağıladığını, hatırlayın yobaz, dinci, gerikafalı ve tahminen bu satırları okuyan her iki Türk vatandaşından birinin oy verdiği adamın söylediği sözü: "Müzik notası mı veriyoruz!" Böylesine diplomasiden, ulusal onurdan, her türlü şeref ve onurdan esasında, habersiz insanlarca yönetilmekten acı duymadığımız sürece, ABD'lilerin veya başkalarının bize yaptıkl

Başlarken

Neden erkekler daha çok ilgilidir şiir ve yazınla? Şu kısa ömrümün ardından buna verebileceğim kısacık cevap şudur ki, hislerimizi ifade etmemiz için toplum bize çok fazla araç bırakmamıştır, ne istediğimiz gibi konuşabiliriz ne de ağlamamız mübahtır. Dolayısıyla yazmak bizim için son ve tek çaredir içimize atamayacak kadar dolduğumuzda. Ben de artık kafamın içinde biçimsizce dolaşan sözcükleri buraya dökeceğim bir anlam kaygısı gütmeksizin, bazense güncel, politik vesair konularda bir iki kelam edeceğim belki. Umarım bu benim için geçici bir heves olarak kalmaz ve uzun uzun buradan yazmaya devam ederim. Beni izlemeye devam edin diyorum öyleyse.