Ana içeriğe atla

Biraz Politika: Kürt Açılımı


biliyorsunuz son dönemde gündemimizi en çok işgal eden konulardan bir tanesi bu. esasında tartışılabilir noktaya gelmiş olması, pkk ve savaş olarak görülmekten ve dolayısıyla sadece askeriyenin ilgi alanı olmaktan çıkmış olması bile önemli birer aşama. yani sadece bu tartışmayı başlatmakla bile konuyla alakalı bir miktar yol alınıyor esasında.

başlangıç noktasındaki tek fayda bir miktar ilerlemekten ibaret de değil aslında. akp'nin başlangıç stratejisi olası muhalefeti bastırmak-yok etmek açısından gayet mantıklı duruyor. şu anda ortada bir plan, proje, yapılacaklar listesi falan yok -zaten vatandaşa plan değil pilav lazım düsturunun devamı olur kendileri ki bu bambaşka bir yazının konusu olmaya adaydır- ama günlerdir hiçbir şey üzerine çok şey konuşuyoruz, hiçbir şeyi destekliyoruz veya karşı çıkıyoruz.

düşünün akp şunları şunları yapacağız, federasyon olacağız eğitim özerklik vs. bir eylem planıyla çıksaydı ortaya her maddesi teker teker kamuoyunda reddedilecekti. oysa önce ortaya bir eylem planı koymaksızın kamuoyunda sorunun çözümü ihtiyacı, karşılıklı iyi niyet gibisinden bir hava estirerek belki halihazırda belli olan belki gelecekte netleşecek olan eylem planlarını ortaya koyduklarında oluşabilecek toplumsal muhalefeti gerek ikna edip olumlu havaya ekleyerek gerekse karşı çıkanlara baştan faşist damgası yapıştırmak suretiyle oluşturduğu mahalle baskısı vasıtasıyla safdışı bırakıyor.

muhalefeti bertaraf ettikten sonra işin daha zor olan kısmı başlıyor, bir çözüm bulabilmek. üstelik şimdiki aşamada bu çok kritik önem arzediyor. diyelim ki akp ajandasını dolduramadı, ya da devlet bahçeli ve baykal'ın bir taraftan, öcalan, pkk ve dtp'nin diğer taraftan germesiyle toplumsal bir mutabakata ve çözüme ulaşılamadı, sonra ne olacak? öncelikle insanların, gerek kürt gerek türk, kafasında bu sorunun mevcut şartlar altında çözümsüz olduğu imajı çok net bir biçimde yerleşecek. dolayısıyla kürtler kendilerine özgürce bir yaşam sağlayabilmek için marjinal uçlara itilecekler, pkk ve dtp güçlenecek, özerklik ve bağımsızlık bile belki daha fazla telaffuz edilir olacak. peki devlet ne yapacak? sınır ötesi operarasyon mu, f16larla alçaktan uçuş mu? yoksa görmezden gelme politikası mı? dolayısıyla, çözülmesi halinde ne olur, çözülebilir mi, nasıl çözülür bu soruların cevabı çok net olmasa da kesin olan birşey var ki, mevcut adımlar atılıp konu böylesine gündeme getirildikten sonra sorun çözülemezse ülke derin bir kamplaşmaya, bölünme yoluna gider. dolayısıyla şu dakikadan sonra akp kuyuya taşı atmıştır ve çıkarmak zorunda olan da kendisidir, ya da akp sırat köprüsüne çıkmıştır ve geri dönüşü yoktur, ya düşecek ve ülkeyi felakete sürükleyecek, ya da kazanacaktır.

diğer yandan, mhp ve chp gibi ülkenin toplamda üçte birinden fazlasına hitap eden iki partinin olumsuz yaklaşımlarının tabanlarının da çoğunluğu tarafından paylaşıldığını varsayarsak sorunun çözülme ihtimali sıfıra yakındır, zira bu kağıt üzerinde anlaşmalarla veya yasalarla değil paradigmaların değişmesiyle ancak çözülebilecek bir sorundur. belki de sorunu çözmek için halihazırda atılan adımlar aynı devrimimiz gibi üstyapısal değişiklikleri içerirken olayın altyapısını birtarafta bırakmıştır. belki de mantıklısı daha yavaş bir süreçle toplumun muhafazakar ve milliyetçi kesimlerini -ki gerçekten geniş bir kitledir- buna hazırlamak ve az zamanda çok çıkan tantanayı geniş vadeye yayarak sorunu çözmekti. tabi belki de kemalist devrimin planlanıp gerçekleştirilemeyen altyapısal hareketi gibi, paradigma değişimini yarattığı/ yaratacağı kamuoyunun baskısıyla başlatıp zamanla herşeyin düzeleceğine inanmak da olabilir akp'nin stratejisi.

bu noktada şu soru akla gelmiyor değil, ırak'tan çıkacak olması dolayısıyla çıkmadan bölgenin bir nevi istikrara kavuşmasını ve böylece petrollerinin güvence altında olmasını isteyen abd, kürtler konusunda ne planlıyor, düğmelere basıp akp'yi bu adımlara sürükleyerek yapmak istedikleri çözüm mü, yoksa tam tersine chp ve mhp'nin tutumlarıyla ve öcalan'ın aşırı ve gerçekçilikten uzak istekleriyle kamplaşmayı daha da derinleştirip diyarbakırla kerkükü aynı ülke çatısı altında birleştirmek mi? kesine yakın derecede emin olduğum şey tayyip erdoğan'ın kişisel yeteneklerinin bu konuyu çözmeye yetmeyeceğidir, bol miktarda akla, akıl hocasına ihtiyacı var, ama bugüne kadar sergilediği basiretten tahminimce sonucun ne olacağını akp'nin planladığını sandığı hedefler değil, düğmeye basanların düşündüğü hedefler belirleyecek.



Not: Bu yazı, konu hakkında ekşisözlük'e girdiğim iki entry'nin bir iki küçük değişiklikle birleştirilmiş halidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siyaset ve seçim üzerine kısa bir not:

Üçüncü dönemde oylarını artırarak iktidar oluyor akp, tek bir örnek vereceğim; Giresun'da fındıkçıların hali harap, fındık ticaretiyle uğraşan küçük-orta tüccar battı, fındığı işleyen küçük-orta sanayicinin durumu içler acısı, temel müşteri si bu insanlar olan şehir esnafı sallantıda. Yani 9 yıl önce ve 4 yıl önce hangi hayale oy verdilerse hiçbiri tutmadı. Bugün, hala %59 çıkıyorsa, bunda bir hayale kapılmaktan başka bir takım sebepler de, ki buna mezhepsel farklılıkların oy verme kararlarında etkili olması da dahil, aramaya başlamalıyız. En başından beri muhafazakarlık AKP seçmeni için belirleyici denilebilirdi, ama bence bu seçimdeki ağırlığı bundan önceki iki seçime kıyasla çok daha fazla. 2002'de krizi yeni yaşamış bir Türkiye, Irak'a girmek üzere bir ABD gibi iç ve dış faktörlerle, yıpranmış ve iddiası ya da umudu kalmamış siyasi rakiplere karşı kazandı AKP, ki aynı seçimde meclise giren diğer parti olan CHP'nin de 99'da baraj altı bir parti olduğunu hatırlama

toplumsal hafıza eksikliği

Bilmiyorum hatırlar mısınız, 6 yıl kadar önce bu ülkenin 11 askeri, ABD'nin işgal ettiği Irak'ın kuzeyinde bulunan irtibat bürosundan baskınla alınarak, kafalarına çuval geçirilerek saatlerce alıkonmuştu ABD ordusu tarafından. Aynı bu olaydan 11-12 sene önce ABD'lilerin Muavenet zırhlısını yanlışlıkla vurmaları gibi bu olay da yavaş yavaş toplumumuzun hafızasında arkalara atılmaya, unutulmaya başlıyor. Oysa hatırlayın, stratejik müttefiğimizin, bugün başına getirdiği afroamerikan Obama'yla aynı Clinton döneminde olduğu gibi emperyalizmin tatlı yüzünü harekete geçirmiş ABD'nin Türk ordusunu ne derece aşağıladığını, hatırlayın yobaz, dinci, gerikafalı ve tahminen bu satırları okuyan her iki Türk vatandaşından birinin oy verdiği adamın söylediği sözü: "Müzik notası mı veriyoruz!" Böylesine diplomasiden, ulusal onurdan, her türlü şeref ve onurdan esasında, habersiz insanlarca yönetilmekten acı duymadığımız sürece, ABD'lilerin veya başkalarının bize yaptıkl

Başlarken

Neden erkekler daha çok ilgilidir şiir ve yazınla? Şu kısa ömrümün ardından buna verebileceğim kısacık cevap şudur ki, hislerimizi ifade etmemiz için toplum bize çok fazla araç bırakmamıştır, ne istediğimiz gibi konuşabiliriz ne de ağlamamız mübahtır. Dolayısıyla yazmak bizim için son ve tek çaredir içimize atamayacak kadar dolduğumuzda. Ben de artık kafamın içinde biçimsizce dolaşan sözcükleri buraya dökeceğim bir anlam kaygısı gütmeksizin, bazense güncel, politik vesair konularda bir iki kelam edeceğim belki. Umarım bu benim için geçici bir heves olarak kalmaz ve uzun uzun buradan yazmaya devam ederim. Beni izlemeye devam edin diyorum öyleyse.