Ana içeriğe atla

Seçki

2003 yılının kasım ayıydı sanırım aklıma ilk iki mısra düştü, ortaokul yıllarında bir yarışma için yazdığım Atatürk temalı manzum'u saymazsak eğer. Maceranın başlangıcı oydu işte, 6 sene geçmiş neredeyse. Lise yıllarında Attila İlhan'a özenip Erhan Güleryüz bile olamayan şeyler karalayarak başlayan şiir maceram ben büyüsem de yanımda kalan alışkanlıklarımdan oldu, umuyorum ki 2003'ten bu yana dilim de biraz gelişti, ama yine de şiir okuyan bir insan olarak kendi yazdıklarımı şiir olarak adlandıramıyorum, işte yazdıklarımdan bir seçki:

Metruk

Kalbimden kazısam yetmez ki seni;
Karışmışken kanıma zehrin.
Damarlarımdan akıp her zerreme
Nüfuz etmişsin.

Zihnimden kazısam yetmez ki seni;
Karışmışken rüyama fikrin.
Hayallerimde yarın olup her günüme
Nüfuz etmişsin.

Kendimi öldürsem bitmez seni sevişim
Ruhuma karışmışken hayalî resmin
Cisminin yokluğunda yok etsem cismimi.
Ruhumu boşluğa bıraksam,
İsmini mütemadiyen anıp makberde
Hatırlayacak mıyım o gün mahşerde
Beni âşık, beni metruk
Beni şair etmişsin.


Alternatif Son: Şarapçının Ölümü

sakalları uzamış, pis
elinde bir boş şişe
yüzü ifadesiz
bir çift açık yeşil göz
ve kıvırcık uzun saçlar, keçeleşmiş
bir sokak köşesinde demlenirken bi akşam
lüleburgazdan, izmirden sahneler filmleşmiş
ankaradan da geçmiş biraz, hüzünlenmiş.
beyaz olsa da saçları, belli çok yaşlı değilmiş
mavi rüyalarda gezerken simsiyah bir gerçeklikte
şarabın kırmızılığında bir ölüm birden gelmiş
ve tam güneş batarken körfezin kucağında
kalbi isyan edivermiş hayata, şaraba, teklemiş
bir düdük duymuş insanlar, limandan bir gemi kalkmış
siyah gerçek mendil sallarken
mavi rüya gemide kalmış

sakalları uzamış, pis
elinde bir boş şişe
yüzünde bir gülümseme
bir cebinde mavi rüya
bir elinde boş bir şişe
mutlu başlayan bir film
şarap huzurunda bitmiş

bedenini yakmışlar karanlık bir alevde
masmavi denize atmışlar
siyah bir kavanozdan
ve bir de şarap şişesi
içinde bir not ile

burdan kavuştu denize
bir şarapçının külleri
yaşadıkları bambaşka
bambaşkaydı hayalleri
ölmek bazen kaçıştır ya,
bazen ise kurtuluştur
şarap günahtır evet ya
ömrü cezadan sayılsa
ruhu belki kurtulmuştur



Son Sözün Şiiri


Farzet ki son sözlerim bunlar
Hani ölüm dayanmış kapıma
Utanmayacağım yani dediklerimden
Cevabını duymayacağım
Ki biliyorum aslında
En azından, tahmin edebiliyorum
Farkındayım yani pençesine düştüğüm
Amansız ölümcül hastalığın
Farkındayım yani
Karşılıksız aşk denilen illet
İçten içe bitirmekte beni
Ama şimdi bu değil, olmasın, ölüm sebebim
Farzet ki ben bambaşka bir şeyden ölmekteyim
Utanmaksızın konuşabilirim yani
Varsa bildiğim bir sır, paylaşabilirim
Dağlara taşlara haykırarak
Yahut, fısıldayarak kulağına
İtiraf edebilirim, utanmam
Cevabın umrumda değil artık
Duymayacağım
Şehadet olmayacak son sözüm belki de
Yani cehennemlik olurcasına fenayım
Yani aşığım sana, onu diyeceğim
Sonra cevabını duymadan öleceğim.



İzmir'e, aşka ve yalnızlığa dair


yavaş adımlarla yürüyen bir çift,
sollarında engin mavi, vapur, karşıyaka
ve kızıl gözyaşlarıyla
bir geceliğine veda etmekte olan güneş.
bir banka oturacaklar, ihtimal
yahut çimenlerin üzerine
ve fal bakıp akşam yemeğini çıkarma kaygısıyla
çingeneler gelecek yanlarına.
hayır diyecekler, teşekkür ederiz
hem onlara,
hem çiğdem diye bağıran
küçük çocuklara.
iki kişiler, demiştik ya
biri, lady from smyrna
öteki, bir delikanlı
birbirlerinin gözbebeklerinde
kendilerini bulacaklar
ve mutlu olacaklar.
sonra bembeyaz bir yüzle
ay çıkacak
mehtap olmalı
ve yansımalı körfezde
yakamozlar, şehir ışıklarına karışıp
deniz kızlarıyla dans etmeli.
ikisi, bunları görmeyecekler
ama hissedecekler, bilecekler
başka biri, onlardan uzak, yalnız
ama gözleri karanlığa rağmen
sessiz, uzaktan ve acıyla
onları seyredecek
ayı, mehtabı, yakamozu görmeyecek o
hissetmeyecek de.
mavi rüyalarını boğacak kadar
karanlık olacak gece,
ve o, ağlamamak için
direnmeyecek de...


hatırlayış

kara gözlerinizde hatırladım,
şair olduğumu, yeniden
şiirler yazardım eskiden.
gözlerinizin karanlığında ışığı hatırladım
bir bahar akşamında uzakta gözlerinizden
bir şiir yazdım yeniden
aşkı hatırladım

Yorumlar

  1. Bundan böyle takipçiniziz efendim. Devamını hasretle bekleriz.

    M.E

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siyaset ve seçim üzerine kısa bir not:

Üçüncü dönemde oylarını artırarak iktidar oluyor akp, tek bir örnek vereceğim; Giresun'da fındıkçıların hali harap, fındık ticaretiyle uğraşan küçük-orta tüccar battı, fındığı işleyen küçük-orta sanayicinin durumu içler acısı, temel müşteri si bu insanlar olan şehir esnafı sallantıda. Yani 9 yıl önce ve 4 yıl önce hangi hayale oy verdilerse hiçbiri tutmadı. Bugün, hala %59 çıkıyorsa, bunda bir hayale kapılmaktan başka bir takım sebepler de, ki buna mezhepsel farklılıkların oy verme kararlarında etkili olması da dahil, aramaya başlamalıyız. En başından beri muhafazakarlık AKP seçmeni için belirleyici denilebilirdi, ama bence bu seçimdeki ağırlığı bundan önceki iki seçime kıyasla çok daha fazla. 2002'de krizi yeni yaşamış bir Türkiye, Irak'a girmek üzere bir ABD gibi iç ve dış faktörlerle, yıpranmış ve iddiası ya da umudu kalmamış siyasi rakiplere karşı kazandı AKP, ki aynı seçimde meclise giren diğer parti olan CHP'nin de 99'da baraj altı bir parti olduğunu hatırlama

toplumsal hafıza eksikliği

Bilmiyorum hatırlar mısınız, 6 yıl kadar önce bu ülkenin 11 askeri, ABD'nin işgal ettiği Irak'ın kuzeyinde bulunan irtibat bürosundan baskınla alınarak, kafalarına çuval geçirilerek saatlerce alıkonmuştu ABD ordusu tarafından. Aynı bu olaydan 11-12 sene önce ABD'lilerin Muavenet zırhlısını yanlışlıkla vurmaları gibi bu olay da yavaş yavaş toplumumuzun hafızasında arkalara atılmaya, unutulmaya başlıyor. Oysa hatırlayın, stratejik müttefiğimizin, bugün başına getirdiği afroamerikan Obama'yla aynı Clinton döneminde olduğu gibi emperyalizmin tatlı yüzünü harekete geçirmiş ABD'nin Türk ordusunu ne derece aşağıladığını, hatırlayın yobaz, dinci, gerikafalı ve tahminen bu satırları okuyan her iki Türk vatandaşından birinin oy verdiği adamın söylediği sözü: "Müzik notası mı veriyoruz!" Böylesine diplomasiden, ulusal onurdan, her türlü şeref ve onurdan esasında, habersiz insanlarca yönetilmekten acı duymadığımız sürece, ABD'lilerin veya başkalarının bize yaptıkl

Başlarken

Neden erkekler daha çok ilgilidir şiir ve yazınla? Şu kısa ömrümün ardından buna verebileceğim kısacık cevap şudur ki, hislerimizi ifade etmemiz için toplum bize çok fazla araç bırakmamıştır, ne istediğimiz gibi konuşabiliriz ne de ağlamamız mübahtır. Dolayısıyla yazmak bizim için son ve tek çaredir içimize atamayacak kadar dolduğumuzda. Ben de artık kafamın içinde biçimsizce dolaşan sözcükleri buraya dökeceğim bir anlam kaygısı gütmeksizin, bazense güncel, politik vesair konularda bir iki kelam edeceğim belki. Umarım bu benim için geçici bir heves olarak kalmaz ve uzun uzun buradan yazmaya devam ederim. Beni izlemeye devam edin diyorum öyleyse.