Ana içeriğe atla

Yağmurun Kasveti

İstanbul’da yağmurlu bir güne uyandım bugün. Ağustos ve yağmur bir araya geldiğinde Giresun’da geçen yaz tatillerim geliyor aklıma, sabahın bir vakti kalkıp işe gelmek durumunda olmaksa bu anıyla tezat halindeydi.

Daha güneşin doğacağı saatlerden kapanınca bulutlarla gökyüzü, gökyüzünden üstüme çöken yoğun bir kasvetle uyandım bugüne. İçimde sebebini kestiremediğim sıkıntılar , kafamda dolaşan flu ve karanlık hayaletler, yorgun bir gecede bir türlü tam uyuyamazken o uykuyla uyanıklık arasında görülen sıkıntılı rüyalar gibi bir sabah, boğazımda dün geceki fazla nikotinin kuruluğu, geleceğe dair büyük belirsizlikler üzerinde gayriihtiyari düşünerek geçmiş bir uyku, yorgun bir beden, yorgun bir zihin ve yorgun bir şehir, insanın İzmir’de terden ıslak ama güneşli, mutlu ve aydınlık sabahları özleyesi gelmiyor değil. Şimdi sağ tarafıma baktığımda karanlığa yükselen kuleler görüyorum, kuleler karanlığa yükseliyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siyaset ve seçim üzerine kısa bir not:

Üçüncü dönemde oylarını artırarak iktidar oluyor akp, tek bir örnek vereceğim; Giresun'da fındıkçıların hali harap, fındık ticaretiyle uğraşan küçük-orta tüccar battı, fındığı işleyen küçük-orta sanayicinin durumu içler acısı, temel müşteri si bu insanlar olan şehir esnafı sallantıda. Yani 9 yıl önce ve 4 yıl önce hangi hayale oy verdilerse hiçbiri tutmadı. Bugün, hala %59 çıkıyorsa, bunda bir hayale kapılmaktan başka bir takım sebepler de, ki buna mezhepsel farklılıkların oy verme kararlarında etkili olması da dahil, aramaya başlamalıyız. En başından beri muhafazakarlık AKP seçmeni için belirleyici denilebilirdi, ama bence bu seçimdeki ağırlığı bundan önceki iki seçime kıyasla çok daha fazla. 2002'de krizi yeni yaşamış bir Türkiye, Irak'a girmek üzere bir ABD gibi iç ve dış faktörlerle, yıpranmış ve iddiası ya da umudu kalmamış siyasi rakiplere karşı kazandı AKP, ki aynı seçimde meclise giren diğer parti olan CHP'nin de 99'da baraj altı bir parti olduğunu hatırlama

toplumsal hafıza eksikliği

Bilmiyorum hatırlar mısınız, 6 yıl kadar önce bu ülkenin 11 askeri, ABD'nin işgal ettiği Irak'ın kuzeyinde bulunan irtibat bürosundan baskınla alınarak, kafalarına çuval geçirilerek saatlerce alıkonmuştu ABD ordusu tarafından. Aynı bu olaydan 11-12 sene önce ABD'lilerin Muavenet zırhlısını yanlışlıkla vurmaları gibi bu olay da yavaş yavaş toplumumuzun hafızasında arkalara atılmaya, unutulmaya başlıyor. Oysa hatırlayın, stratejik müttefiğimizin, bugün başına getirdiği afroamerikan Obama'yla aynı Clinton döneminde olduğu gibi emperyalizmin tatlı yüzünü harekete geçirmiş ABD'nin Türk ordusunu ne derece aşağıladığını, hatırlayın yobaz, dinci, gerikafalı ve tahminen bu satırları okuyan her iki Türk vatandaşından birinin oy verdiği adamın söylediği sözü: "Müzik notası mı veriyoruz!" Böylesine diplomasiden, ulusal onurdan, her türlü şeref ve onurdan esasında, habersiz insanlarca yönetilmekten acı duymadığımız sürece, ABD'lilerin veya başkalarının bize yaptıkl

Başlarken

Neden erkekler daha çok ilgilidir şiir ve yazınla? Şu kısa ömrümün ardından buna verebileceğim kısacık cevap şudur ki, hislerimizi ifade etmemiz için toplum bize çok fazla araç bırakmamıştır, ne istediğimiz gibi konuşabiliriz ne de ağlamamız mübahtır. Dolayısıyla yazmak bizim için son ve tek çaredir içimize atamayacak kadar dolduğumuzda. Ben de artık kafamın içinde biçimsizce dolaşan sözcükleri buraya dökeceğim bir anlam kaygısı gütmeksizin, bazense güncel, politik vesair konularda bir iki kelam edeceğim belki. Umarım bu benim için geçici bir heves olarak kalmaz ve uzun uzun buradan yazmaya devam ederim. Beni izlemeye devam edin diyorum öyleyse.